EĞİTİMDE TARİKAT VE MEDRESE GERÇEĞİ

EĞİTİMDE TARİKAT VE MEDRESE GERÇEĞİ

Tarikatların el attığı eğitim konusundan askeri okullar da nasibini almış, bunun sonucunda ülkemiz FETÖ’nün  15 TEMMUZ kalkışmasını yaşamıştır. Aşağıda hain FETÖ’nün  Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) göz bebeği olan Harp Okullarına hangi aşamalardan geçerek sızmayı başardığı görülmektedir.

Harp Okulları Tehlikesi

FETÖ TSK’ya şu aşamalardan geçerek sızmayı başarmıştır:

  • 1980-2000 yılları; askeri okullara eleman yerleştirme,
  • 2000-2008 yılları; yerleşme ve yayılma
  • 2008-2014 örgütten olmayanların tasfiyesi

                               Örgütten olmayanların tasfiyesi 2007’de başlamıştır. Bu süreçte, isimsiz mektup, istifaya zorlama, sosyal medyada itibarsızlaştırma, personel eğilimi, komutan ve amirlerin zaaf ve açıklarının tespiti, toplantı ve önemli görüşmelerde ses ve görüntü kaydı gibi yöntemler kullanıldığı bilinmektedir.

                               2013’ten itibaren (Aralık) birçok kamu kurumunda örgüte yönelik soruşturma olduğu halde TSK’da bu yapılamamıştır. Soruşturmalar “bilgi-belge yok” ya da “tetkik ediyoruz, gereğini yapıyoruz” gibi ifadelerle geçiştirilmiştir. Üstelik somut bilgilere dayanan ihbar ve şikayetler de işlem görmemiştir. Düzmece soruşturma ve belgelerle FETÖ personeli için ‘soruşturmaya gerek yok’ kararı çıkarılmıştır.

                              Dini yapıların eğitim yoluyla devlet içinde kadrolaşmasının en tehlikeli sonuçlarından birinin harp okullarında yaşandığı, 15 Temmuz darbe girişimi dolayısıyla açığa çıkmış ve bu kapsamda görülen davaların kayıtlarında yer almıştır.

                              Harp okullarında okuyan öğrenciler için en köklü geleneklerden biri, üst sınıfların alt sınıfları her zaman ve her yerde denetleme işlevidir. Bunun için, her sınıfta bir Cadet ve Cadet Yardımcısı vardır. Bunların görevi kendi sınıflarındaki öğrencilerin disiplin durumlarını takım ve bölük komutanına bildirmektir. Belli bir disiplin puanının altına düşen öğrenciler otomatik olarak okuldan atılırlar. 2007’den sonra Cadetler özellikle FETÖ’cü öğrencilerden seçilmiştir. Bu sayede Atatürkçü öğrenciler disiplinsizlik bahane edilerek askeri lise ve harp okullarından atılmışlardır.  Kılık kıyafetten sergilenecek tavra kadar geniş bir yelpazede, geleceğin subay nosyonunu kazandırma adına yerleşmiş bu gelenek, 2007’den itibaren terk edilmeye başlanmıştır.

                                Özellikle FETÖ’cülerin sahte sınavlarla girdikleri harp okullarında ‘kat ablası ve abisi’, ‘sorumlu imam’ gibi sıfatlarla askeri öğrencileri yönlendirdikleri tespit edilmiştir. Dini yapıların içinde yer almayan öğrenciler baskı, şantaj ve ihbar mektuplarıyla harp okullarından atılmışlardır. Bu dönüşüm, Türk Ordusu’nun 15 Temmuz’a sürüklenmesinin altyapısını oluşturan önemli bir kırılmadır.

                               Üstelik bütün bu dini yapıların devlet için ulusal güvenlik tehdidi olduğu 25 Ağustos 2004 tarihli Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında “Dini Değerleri İstismar Eden Gruplar” başlığı altında ele alınmış ve bu tür yapılara karşı eylem planı uygulanması için karara varılmıştır. Bu kararın uygulanmaması Türkiye’yi 15 Temmuz’a sürükleyen en önemli iradeyi temsil etmektedir. Bugün de harp okullarının niteliksiz öğrenciler, müfredat ve dini yapıların referansına terk edilmesi, yakın gelecekte ortaya çıkması muhtemel ulusal güvenlik zafiyetlerine zemin hazırlamaktadır.

                                  Geçmişte Türkiye’nin en başarılı ve muhakeme yeteneği en yüksek öğrencilerinin kabul edildiği askeri liseler kapatılmış, harp okulları, sıradan öğrencilerin kabul edildiği Milli Savunma Üniversitesi bünyesindeki fakültelere dönüştürülmüştür. Mülakatlarda “Ensar nedir?”, “Kurtarman gerekirse kimi kurtarırdın: Atatürk’ü mü, Recep Tayyip Erdoğan’ı mı?”, “ Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en önemli sözü hangisidir?” gibi sorularla geleceğin Türk subayı belli bir siyasi ideoloji ve dini yapılar çerçevesinde seçilmekte ve yönlendirilmektedir. Ayrıca mülakat komisyonlarında tek bir askeri üye bulunurken, diğer üyelerin çoğunluğu 28 Şubat Döneminde irticai faaliyetlerinden dolayı TSK’dan atılmış olan üyelerden seçilmiştir. Dolayısıyla bu anlayıştaki komisyon üyelerinin liyakata dayalı personel alımı yapmayacağı açıktır.

                                  Bu yöntemlerle seçilmiş ve kısa sürelerle eğitim alarak rütbe kazanmış subayların Türk Ordusu’na kumanda etmeleri söz konusu olamaz. En zor şartlarda ve baskı altında alacakları kararlar ile son teknolojileri kullanan muhripleri, uçakları, helikopterleri, tank ve diğer harp araç gereçleri ile birlikleri yönetmeleri imkansızdır, denebilir.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                 Prof Dr Esergül BALCI

 

Bu yazıyı paylaş

Yorum

  • kamil Reply

    ilginç bir yazı.

    9 Ağustos 2019 at 09:00
  • Cafer İbanoğlu Reply

    Teşekkürler Esergül hocam. Bayramınızı kutluyorum, iyi günler diliyprum.

    15 Ağustos 2019 at 14:07

Cafer İbanoğlu için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir