Milli Eğitimimizdeki Sınav Yaz Bozu

Milli Eğitimimizdeki Sınav Yaz Bozu

Sınav yaz bozu

Türk eğitim sisteminin en önemli sorunlarından birisi merkezi sınav sistemidir. Sınavlar, dünyada ve ülkemizde kullanılış amaçları bakımından çeşitlilik gösterirler. İnsanlar, iyi bir meslek sahibi olmak ve dolayısıyla iyi bir eğitim almak isterler. Türkiye’de kaliteli eğitim için nitelikli okullara ancak sınavlardan elde edilen başarıya bağlı olarak girilebilmektedir. İnsan yaşantısında bu kadar önemli yer alan sınavlar, belirli yöntemlerle uygulanan ölçme-değerlendirme ile yapılmakta, böylece başarılı ve başarısız olanlar belirlenmektedir. Üniversite sınav sisteminde 1999 yılından 2006 yılına kadar ÖSS tek oturum olarak yapılırken, 2006’da sınav sistemi ÖSS 1 ve ÖSS 2 olmak üzere değiştirilmiştir. Ardından, 2009 yılında katsayı değişikliğine gidilerek, meslek liseleri ile diğer liseler arasındaki katsayı farkı çok aza indirilmiştir (düz lise 0.15- meslek liseleri 0.12).  2010 yılında yeni bir değişiklikle,  Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) Marta, Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) ise Haziran ayına alınmıştır. YGS ve LYS daha sonra birleştirilerek 2017’de YKS adını almış, 2018-2019 eğitim öğretim yılında adayların sınava iki ayrı oturum olarak girecekleri açıklanmıştır.

 

Kısa sınav tarihçesinde görüldüğü gibi, artık sadece adı kalan Milli Eğitim Sistemimizdeki yetkililer yazboz tahtası durumuna devam etmekte ısrarlı görünmektedirler. Değişikliği alışkanlık haline getiren Bakanlığın son olarak sınav tarihinde yaptığı değişiklik bunun kanıtıdır. Eğitim profesörü olan Milli Eğitim Bakanı göreve geldiğinde herkes ümitlenmişti, gerçekleri görmezden gelerek. Ama kısa süre sonra gerçekler, insanların suratına tokat gibi çarpmaya başladı.Sınava girecek olan bir milyonu aşkın öğrencinin aileleri ve çocuklarımız bir yandan salgın, bir yandan yeterince ulaşılamayan EBA (ulaşım oranı %35)  ile büyük mücadeleler verirken, şimdi de sınavın günü değiştirildi. Üstelik öğrencilerin “YKS tarihime dokunma” tweetlerine rağmen.  Öğrenciler okula gidemezken, kurslarına devam edemezken, sınava zar zor hazırlanırken, sınav günü bilinmeyen ama gerçekte herkesin bildiği bir nedenle ve gerekçelerle öne alındı. Öğrencilerin psikolojik durumu, hazır bulunuşluk düzeyi hiçe sayıldı. Şimdi aileler ve çocuklar panik halinde kara kara ne yapacaklarını düşünüyorlar. Kötüye giden ekonomi, karantina koşulları, eğitimdeki kesinti, uzaktan eğitim gibi sorunlarla karşı karşıya kalan öğrencilerimizi, geleceğimiz olan gençlerimizi bir ay erken sınava sokmak düşüncesizce yapılan kötülüktür. Sınav tarihini erkene çekmek evde geçen bir günü bile önemseyen Salgın (Pandemi) Bilim Kurulunun önerilerine de aykırıdır.Kızı bu yıl YKS’ ye girecek olan İyi Partili M. Dervişoğlu, hükümetin gençlerle empati kuramadığını vurgulayarak, korona virüsü nedeniyle zaten stres altında olan öğrencilerin ve ailelerinin yıllarca verdiği emeğin keyfi sınav tarihi değişimi ile heba olabileceğini belirterek, “Sadece sınav tarihleriyle değil gençlerin de hayalleriyle oynuyorsunuz” diyerek, İdare Mahkemesine dava açtı. Dilekçesinde “Normalleşme süreci sebep gösterilerek sınav tarihinin bir ay erkene alınması sınava girecek gençlerde normalleşmenin tam tersi bir etki oluşturmuştur” ifadesiyle, yürütmenin durdurulmasını istedi. Bilinçli ve yetkin bir siyasi veli sorunun farkında ve de haklı olarak konuyu mahkemeye taşımıştır. Ya kendinde bu gücü bulamayan diğer ana-babalar ve çocukları ne yapacaktı veya dava geç sonuçlanırsa çocukların durumu ne olacak? Umarız dava ailelerin ve gençlerin lehine sonuçlanır, bütün mağdurlar yararlanır. Özellikle Atatürk’ün Cumhuriyeti emanet ettiği 19 Mayıs Gençlik ve Spor Haftası günlerinde gençlerimiz sevinirler.Aksi halde, sınavın sonucu olarak, bilgisizliğin, cehaletin ve altyapı hazırlıksızlığının önü açılmış oluyor. 30 dakika ek süre verilerek ve baraj 10 puan düşürülerek sözüm ona jest yapılarak hatanın etkisi azaltılmaya çalışılıyor. Ancak, böylelikle Temel Yeterlilik Testi (TYT)’ nin başarılı öğrenciyi seçme özelliği aşağı çekilerek, ciddi çalışan başarılı öğrenciler dezavantajlı duruma düşürülmüş oldu. Buna karşılık sayısalcılar avantaj yakalarken, sözelciler dezavantajlı duruma geldi. Böylece Alan Yeterlilik Testi (AYT) de sakatlandı. Çünkü ATY’ye gelen öğrenci yanlış ölçüm sonucu bu sınava girmeye hak kazanmış olacak. Yani kısaca “kaş yapalım derken göz çıkartıldı”.Böylelikle sınav sisteminde bu kadar önemli yere sahip olan ölçme değerlendirme sistemi de  yanlış bir kararla alt üst edilmiş oldu. Öğrenciler için sınava hazırlanmada bir günün bile önemi varken, sınav bir ay öne çekilerek ve sınavın ölçme değerlendirme sistemi sakatlanarak, öğrencilerin güvenleri her yönüyle yok edildi. Bu yöntemle başarılı ile başarısız aday yeterince ayırt edilemeyecek, öğrenciler hayal ettikleri istedikleri hedefe ve mesleğe ulaşamayacak, daha hayatın başında hayal kırıklığı ile vurgun yemişçesine, kırgın ve küskün olarak yaşamlarını sürdüreceklerdir. Öte yandan bu çocuklar, ilk seçimde oy kullanacaklar. Bu vurgun yemiş hallerini, yaşadıkları sıkıntı ve üzüntüyü, istemedikleri mesleği seçmek zorunda kalmalarını, haksızlığı, adaletsizliği elbette unutmayarak oy kullanacaklardır. Çünkü insan hayatında meslek ve eş seçimi başarıya giden yolda en önemli kaldırım taşlarıdır, kırılma noktasıdır.Bazılarının çıkarları uğruna gençlerimizi feda etmeyelim, çocuklarımızın sağlıklarını, geleceklerini, psikolojik durumlarını hiçe saymayalım. Bu gençler bizim geleceğimizdir, ülkemizin ve ailelerinin onurudur, gururudur. Onları hayatlarının baharında bu duygu durumuna sokmaya kimsenin hakkı yoktur diyeceğim, ama sınav sorularının çalındığı ülkemizde sadece daha ne beklenir ki, diyebiliyorum.

Kaynak: Milli Eğitimimizdeki Sınav Yaz Bozu

https://www.gunboyugazetesi.com.tr/milli-egitimimizdeki-sinav-yaz-bozu-54180h.htm

Tarih: 9 Haziran 2020

Bu yazıyı paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir